16:25 - Başkanı Sevindi, Başarılı Gençlerle Bir Araya Geldi
16:20 - Başkan Yeşilgöz “2025 Yılı Bütçesine Yönelik Taleplerimizi Yineleyeceğiz”
16:07 - Amasyada Tır Kazası 1 Yaralı
16:00 - Kış Lastiği Zorunluluğu 1 Aralık’ta Başlıyor
15:55 - Amasya’da Sağlık ve Eğitimdeki Yatırımlar Vali Bakan’a Sunuldu
15:43 - Ey DÜNYA
15:28 - Amasyalı 13 Yaşındaki Genç Mucit, Tarihi Yapay Zeka ile Geleceğe Taşıyor
15:25 - Başkan Taşkın, Giyecek Yardımı Enflasyona Göre Revize Edilsin
15:20 - Emeklilere Özel Tiyatro Gösterisi
15:11 - Amasyalı Hayırseverler, Tanzanya’da Susuzluğa Çözüm Oldu
17. Karadeniz Baro Başkanları Genişletilmiş Toplantısı Çorum Barosu ev sahipliğinde 23.03.2019 tarihinde gerçekleştirildi. Toplantıda özellikle artan mesleki sorunlar ve adil yargılanma sıkıntıları detayları ile ele alınıp değerlendirildi. 17. Karadeniz Baro Başkanları Genişletilmiş Toplantısının sonuç bildirgesi aşağıda sunulmuştur.
GENİŞLETİLMİŞ KARADENİZ BARO BAŞKANLARI TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ ( 22.03.2019-ÇORUM )
Ülkemizde hukuki güvenliğin, hızlı, adil, bağımsız ve tarafsız bir yargının ve güçlü bir savunmanın gerçekleşmesi için, toplumdaki her kesimin emek, çaba, özveri ve inancına ihtiyacımız bulunmaktadır. Siyasî irade ve devlet yöneticilerinin, Yargı erkinin eşitler arasında birinci erk olduğuna, Kuvvetler Ayrılığı, Hukukun Üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkelerine, adalet, liyakat, Savunma ve eşitlik kavramlarına ve evrensel yargı kurallarına inanmaları ve saygı göstermeleri şarttır. Bu uğurda, Hakim ve Savcılarımızın teminat ve güvenceleri tam olarak sağlanmalı, Savunma hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalı, kanunlar yapılırken yargı organlarının görüş ve önerileri öncelikle dikkate alınmalı, Barolar ve Avukatların tam bağımsızlığı sağlanmalı, liyakat ve ehliyet öncelik taşımalıdır. Tüm insanlarımız, kendileri ya da grupları için değil, herkes için evrensel ve ilkesel adalet anlayışını benimsemeli ve istemelidir. Toplumun tüm katmanlarının adalet, savunma, eşitlik ve hukuk ihtiyacını en üst perdeden talep etmesi gerekmektedir. İçeride ve dışarıda, yargıya olan güveni artırmak, tarafsızlık ve bağımsızlığını sağlamak, kalitesini ve hızını artırmak zorundayız. Kuvvetler ayrılığı prensibinde yasama, yürütme ve yargı 3 eşit erktir. Ancak yargı erki, eşitler arasında birincidir. Yargı erkini oluşturan iddia, savunma ve karar sac ayağında ise, Yargıyı; adil, insani, ahlaki, kabul edilebilir ve hukuki yapan ise savunmadır. Savunmanın olmadığı bir yargı, engizisyondur, yargısız infazdır. Bu nedenle yargı erkinin olmazsa olmazı savunmadır. Tek taraflı bir yargılama sonucu verilen karar doğru bile olsa, adil bir karardan bahsedilemez. Güvenilir, saygın, adil ve iyi işleyecek bir yargının en önemli şartlarından birisi de hukuk eğitimidir. Hukuk eğitimi kaliteli ve nitelikli olmayan bir ülkenin, yargısından da hiçbir şey beklenemez. Bunun için hukuk fakültelerinin sayılarının ve kontenjanlarının bir an önce azaltılması, yeni hukuk fakültesi açılmasının önüne geçilmesi, mevcutların sayısının 10’a kadar düşürülmesi, yüzde 1’lik dilime giremeyenlerin hukuk fakültesine girememesi, hukuk eğitiminin 5 yıla çıkartılması, ezberci sistem ve amfi düzeninden vazgeçilmesi, analitik, tartışan, sorgulayan, özgürlükçü ve evrensel sistem ağırlıklı hukuk eğitimi modeline geçilmesi, avukatlık staj süresinin uzatılması, hakim ve savcıların makul süre fiili avukatlık yapmış olanlardan seçilmesi, hakim yardımcılığı sisteminin getirilmesi, devlet sınavının derhal uygulanmaya konulması, her türlü sınav ve seçmelerde, sadece liyakat ve ehliyete dayanılması gerekmektedir. İdari hakimlikte son yapılan düzenlemeden derhal vazgeçilerek, sadece hukuk fakültesi mezunlarına idari hakimlik imkanı getirilmelidir. Herkes unutmamalıdır ki, yargı ve adalet çökerse, devlet ve toplum çöker. Toplumsal ve bireysel yaşamın, huzurun, düzenin, milli birlik ve beraberliğin, istihdamın, ekonominin, ticaretin velhasıl her şeyin, başı da sonu da, ancak ve ancak adaletle kaimdir. Tüm sorunların çözümü yargı bağımsızlığı, güçlü savunma, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine bağlı kalmaktır. Düşünce, fikir ve inanç hürriyetleri, bireyin, toplumun ve devletin gelişmesinin en temel faktörlerinden birisidir. Bu nedenle, bu özgürlükler alabildiğince genişletilmelidir. Konuşan, düşünen, araştıran ve sorgulayan birey ve toplumlardan korkulmamalıdır. Şüpheliye/Sanığa ceza verebilmenin yolu sadece hukuk ve adil yargılamadan geçer. Eğer hukuku uygulamazsanız, savunma hakkı vermezseniz, adil yargılanma, masumiyet karinesi ve suç ve cezanın şahsiliği ilkelerini zedelerseniz, suç isnadında bulunulan şüpheliyi-sanığı dahi adil, vicdani ve kabul edilebilir şekilde cezalandıramazsınız. Öyle bir hukuk düzeni kurmalıyız ki, bırakın kamuoyunu, sanığın kendisi bile adil yargılandığına inanmalıdır. Adil olmak kadar önemli olan bir diğer hususta, adil gözükmektir. Çoğu kez adil gözükmek, adil olmanın bile ötesine geçmektedir. Hukuku ve hukukun ilkelerini savunmak, suçu ve sanığı savunmak değildir. Sürekli gündemde tutulan her türlü aflar, ceza kanunları, ceza usul ve infaz sisteminde sürekli yapılan değişiklikler, sistemin güvenilirliğini zedeleyecek, toplumsal barışı ve huzuru bozacaktır. Hukukla ilgili yapılan ve yapılacak her türlü düzenlemeler, popülist, güne göre ve siyaseten değil, hukuk kurumlarının ve organlarının ve sahadaki uygulayıcıların görüşleri alınarak yapılmalıdır. Yargıya alternatif olarak yapılan arabulucu, uzlaştırma ve bilirkişilikteki değişikliklerin, adalete, topluma ve sisteme verdiği büyük zararlar görülmelidir. Devletin var olmasını sağlayan toplum sözleşmesinin tek ve asli nedeni, adalet, huzur ve hakka ulaşma amaçlı, yargı düzeni ve hukuktur. Devletin temeli adalettir. Devlet, yargı erkini ve hakkını özelleştiremez ve hiçbir şekilde devredemez. Yargı ve yargı hizmetleri kötülenerek ve yargıya güveni azaltarak, çözüm ve adalet sağlayamazsınız. Hak arama hürriyetine ve adil yargılanma hakkına engel olan arabuluculuk, tahkim ve uzlaştırma gibi müesseselerin, milli birlik ve beraberliğimize ve toplumdaki adalet duygusuna, ağır ve yıkıcı sonuçları olacağından endişe etmekteyiz. Sosyal Hukuk Devleti ilkesine, adil yargılanma hakkına, hak arama özgürlüğüne ve yargı erkine sahip çıkılmalıdır. Kuruluş yasasında dahi adaleti değil menfaati öne çıkaran bir düzenlemelerin bu haliyle uygulanmasını doğru bulmak mümkün değildir. İş yükü ve yargılama sürelerinin uzunluğu, hakim sayısının yetersizliği gibi sebepler, asla adaletten vazgeçmenin gerekçesi olamaz. Ortak çalışma alanlarımız olan Adliyelerin sahiplerinin biz avukatlar olduğu gerçeği ile eşit süjeler olarak, adliye yönetimi ile ilgili karar alma süreçlerinde ve adalet komisyonlarında baroların yer alması gerekmektedir. Adalet mülkün temelidir ilkesini kabul eden bir milletin fertleriyiz. Tarihte adalet, hukuk, ahlak, disiplin ve düzenle anılan bir gelenekten gelmekteyiz. Uzun tarihimiz sonrasında, 1923 yılında kurulan Cumhuriyetimiz, evrensel hukuk ilkelerini kabul etmiş, milli hasletimiz olan adalet, hak ve ahlak bilincine, insanlık tarihinin evrensel hukuk ilkelerini ve kurumlarını da eklemiştir. Evrensel, milli ve manevi tüm hukuk, yargı, savunma ve adalet ilke ve değerlerimize ve özellikle vatandaşlık bilincine ve hukukuna sahip çıkmalı, birleştirmeli ve uygulamalıyız. Ancak ve ancak bu şekilde, milli birlik ve beraberliğimizi, ülkemizi, millet ve insan olarak varlığımızı, hukuki güvenlik ve huzurumuzu koruyabilir ve sağlayabiliriz. Devletimize, Cumhuriyetimize, Cumhuriyetin kurucu değerlerine ve Evrensel İlkelere sahip çıkmaktan başka bir yolumuz ve çaremiz yoktur. Meslektaşlarımıza ve kamuoyunun dikkatine saygılarımızla duyurulur. 22.03.2019